Toplumsal Kaygı Bozukluğu; toplum içinde bulunma ve konuşmada orantısız endişe hissetme halidir.
Kaygı Bozukluğu Yaşayan Bireylerin Fiziksel, Zihinsel Belirtileri
Kaygı bozuklukları, bireylerin gelecekte gerçekleşme ihtimali olan korkutucu olayları, sürekli olarak zihinlerinde sanki kesin olarak gerçekleşeceğine yönelik olumsuz düşüncelerden kaynaklanmaktadır. Kaygı hisseden bireylerde, kas gerginliği, dudak kuruluğu, olası tehlikeli durumlara karşı sürekli tetikte kalma hali bulunmaktadır. Aynı zamanda kaygılı bireyler genellikle çevrelerini kontrol etme eylemleri göstermektedir.
Toplumsal Kaygı Bozukluğunun Bilişsel ve Fiziksel belirtileri
Toplumsal kaygı bozukluğu (sosyal fobi), kaygı bozuklukları arasında en yaygın görülen ruhsal bozukluktur. Stres verici yaşam olaylarında bireyin başkaları tarafından onaylanmayacağı, eleştirileceği ve olumsuz değerlendireceği şeklinde çarpıtılmış düşünceleri vardır. Sosyal kaygı bozukluğuna sahip bireyler sosyal ortama girmekten çekinir veya kaçarlar. Sosyal kaygı bozukluğunun fiziksel belirtileri hızlı kalp atışı, el/ses titremesi, vücutta hissizlik, gerginlik, vücut ısısının artması şeklinde gösterir.
Psikopatolojilerin etiyolojisine (nedenselliğin incelenmesi) bakıldığı zaman genel olarak hem genetik hem de çevresel faktörlerin birlikte önemli rol aldıkları bilinmektedir. Psikobiyolojik yaklaşıma göre, mizacın sosyal kaygı bozukluğunun gelişmesinde önemli rol oynamaktadır. Aynı zamanda ebeveynlerin otoriter veya tutarsız tutum ve davranışları etkindir. Ebeveynlerinde sosyal kaygı bozukluğu olan bireylerde, tanının görülme sıklığı daha yüksek olduğu ve akran zorbalığına maruz kalma gibi travmatik yaşam olaylarının hastalığı geliştirme üzerine etkisi bilinmektedir.
Sosyal Kaygıyla Birlikte Görülen Diğer Hastalıklar
Toplumsal kaygı bozukluğu diğer kaygı bozuklukları ile birlikte görülebilmektedir. Ersoy, Edirne ve Oğuz (2003) madde bağımlısı bireylerin %70’inde sosyal kaygı bozukluğu belirtilerinin olduğu bilinmekte ve madde bağımlılığının önlemesi için erken tanının konması önemlidir. Buna ek olarak komorbidite (birlikte görülme) oranı yüksek olan diğer ruhsal bozuklar ise majör depresyon, madde kötüye kullanımı ve travma sonrası stres bozukluğudur. Bu sebeple, çocuk/ergen döneminde çocukların içe kapanık davranışlarının altında yatan sebepleri merak etme ve çözüm yolları aranması birçok psikopatolojinin “hastalığın” gelişmesini önlemektedir.
Bilişsel Davranışcı Tedavi Yaklaşımı
Bilişsel davranışçı modele göre anksiyete (kaygı) bozuklukları; çarpıtılmış inançlar, belirli yaşam olayları, duygular ve neden sonuç ilişkisine dair negatif düşüncelere sahip olma sonucunda ortaya çıktığı ileri sürülmektedir. Sosyal kaygı bozukluğu heterojen bir bozukluk olduğu için kişiye özel terapi planı uygulanmaktadır.
Bilişsel davranışçı terapi, günümüzde en yaygın kullanılan kısa süreli yapılandırılmış terapi yöntemlerinden biridir. Her seansta belli bir gündem vardır. Bireylerin güncel sorunlarına çözüm odaklı yaklaşır. Duygu, düşünce ve davranış arasındaki ilişkiye vurgu yapmaktadır. Davranış değişikliği sağlamak için düşünceleri alternatif düşüncelerle değiştirmeyi hedefler. Bireyin sahip olduğu düşüncelerin ne kadar gerçekçi ve işlevsel olduğu incelenir.